30 Ağustos 2010 Pazartesi

yenmek ya da yenilmek işte bütün mesele bu...

konuşacak kimse yoksa blog var!! diyip yalnızlığımı paylaşmaya başlıyorum yüksek müsadenizle...az önce Hırvatistan-Türkiye sutopu maçı vardı.Yenildik.Şaşırmadınız biliyorum...Ama Attilla abiyi çok fazla tebrik ediyorum.o kadar güzel şutlar tuttu ki en azından çok acayip bi sonuçla oradan ayrılmamızı engelledi.hepsi çok başarılıydı ama yapacak bir şey yok...sonuçta tam kadro orada değildik Diğer kaleci Tan abi yoktu bir kaç kişiyi daha saydı ve onların da hepsi iyi oyuncular hani sonucu değiştirebilecek nitelikte sporculardı tabii onların bi evleri olduğu  ve işyerleri izin vermediği için maça katılamadılar.Tam bir hüzün hikayesi anlayacağınız.Şuan o patronlara o kadar sinirliyim ki...Neyse...


ve güzel haber çarşamba uçuyorruumm!! İstanbul'a doğru...Çok heyecanlıyım! Gidip dönememeyi düşünüyorum! Kaçsam mı acaba?İstanbul'a gidicem diye apar topar fotoğraf makinesi aldım.her anı çekicem tüm istanbulu çekicem...sonra onları çıkartıp tüm duvarlara asıcam!!! heyoo!!yazmak istediğin bir sürü şey var ama şu an çok üşendim.tüm hayat enerjimi maçta bıraktım.yenilginin acı kolları arasında kıvranıyorum..olurda kendime gelirsem tekrar yazacağım söz!nasıl bişi dedim ben az önce şaşkınım şu an!

20 Ağustos 2010 Cuma

masallar...

Alice değildik hiç birimiz. Bu yüzden düştüğümüz çukurlar harikalar diyarına çıkmıyordu.Hansel ile Gratel de değildik.kötülükler hiçbir zaman karşımıza şekerden bir evle çıkmadı.ve görüldüğü üzere Peter pan da değildik sonsuza kadar çocuk kalamadık…belki de Peter’ i biz kırdık biz istemedik çocuk kalmayı o da kendi dünyasına bizsiz döndü.bu da bizim suçumuzdu aslında…



Halbuki hep özenmedik mi onlara…her kız Alice olmak istemez miydi ya da pamuk prenses…her erkek çocuk Peter pan olmadı mı zamanında korsanları yenmedi mi?Şimdi ne değişti ?Nerede kaldı kabarık elbiseler nerede kaldı insanlara zarar vermeyen kılıçlar…Hikayenin sonunda onlar mı sonsuza dek mutlu yaşadı biz mi?onların yerinde olmayı o kadar çok isterdim ki…tek bir zorluğu aşınca sonsuza dek mutlu kalmayı…Cadı tarafından yensem bile o şeker evin tadına bakmayı o kadar isterdim ki…sonunda ölsem bile pamuk prenses gibi en güzel olmayı…Yedi tane cüceyle yaşamayı onların baltalarını cilalamayı ne çok isterdim.Alice kadar hayalperest kalmayı hiçbir şeye değişmezdim.şimdi pollyanna olmak vardı her şeye umutla bakmak her durumda eğlenmek

18 Ağustos 2010 Çarşamba

doğum günü...

bugün benim için yeri ayrı olan o özel insanında doğum günüydü...O doğum gününde bulunduğum için çok şanslıyım hem çok eğlenceli bi gündü hem de onun arkadaşı olmak çok özeldi.Onun her insana bu kadar sıcak davranmayacağını ve güvenmeyeceğini bilmek ama aynı zamanda bana o kadar sıcak davranması ve  güvenmesi beni aşırı derecede şımarttı...Kafamdaki bazı tabuları -bu kelimeyi çok kullanır-yıkmamı sağladı.Kendime artık daha çok güveniyorum.Ve artık daha huzurluyum arkamda biri var beni sürekli destekleyen,her an yanımda olan...22 gol yediğimde bile ama penaltı tuttun ayşee...diyen.ama bu kadar iyi bi kalbe rağmen genede üzülen yanlış anlaşılan çok özel insan...onlar özel olmadığını anlamayabilirler ama ben anlıyorum.onlarıda anlamak lazım kafaları küçüktür belki senin bu kadar iyi olduğunu görmüyorlardır hayat onları kötümser yapmıştır belki...o yüzden üzülme...Akay senden bahsediyorum anladın değil mi?ahah!birlikte geçirecek sadece 2 senemiz olması ne kötü ama ben inanıyorum ki üniversiteye de gitsen dağa da çıksan Amerika'ya da gitsen uçsan da kaçsan da peşindeyim !


bu gün iyi arkadaş tahlili yaptım bi yandan dilara bi yandan akay! herkes sırasını beklesin! doğum günlerinizde hediyeniz burada olacak kardelen!

Duygu karmaşası....

Elleri güzel olan insanlar kötü olmamalı bence… güzel parmakları olan insanlar güzel dokunur…incitmez dokunurken, ince uzun parmaklarıyla yavaş yavaş sever saçlarınızı… keşke ellerin bu kadar güzel olmasaydı… o zaman daha az severdim seni… daha az üzülürdüm saçlarımı sevemiyorsun diye… keşke çirkin tombik kısa parmakların olsaydı…o zaman ellerini tutmak için can atmazdım… ya da biraz çirkin olsaydın , o zaman yüzüne baktığımda heyecanlanmazdım …keşke bu kadar sert bakışların olmasaydı…işte o zaman gözlerinin içine bakmaktan korkmazdım… sesini hayal meyal hatırlasam da duyduğumda içimi titrettiğini unutmadım … keşke sesin beni bu kadar etkilemiş olmasaydı ,o zaman seninle sabaha kadar konuşurdum…Ama sen o kadar güzelsin ki sana bakmaya çekiniyorum,o kadar sert bakıyorsun ki sana bakmaya korkuyorum… beni sevmeme ihtimalini düşündükçe suçluluk hissediyorum. Diyorum ki keşke beni seveceğin kadar güzel olsam, senin gibi… o zaman senin yanından hiç ayrılmazdım seninle konuşurken heyecandan kelimeler birbirine karışmazdı.bana her baktığında kalbim üşümezdi…sesini her duyduğumda ellerim titremezdi. Gülümsemeni gördüğümde bu kadar mutlu olmazdım…sanırım ben seni sevmişim haberim olmamış…keşke haber verseydin o zaman bu kadar kapılmazdım sana… bu kadar önemsemezdim seni yanında kim olsa kıskanmazdım… biliyorum ben senin hayatının dış kapısının mandalıyım. gideceksin biliyorum , hatırlamayacaksın beni, sevmeyeceksin ama gene de yanımda olduğunu hayal ediyorum ya da olacağını, günün birinde karşılaşacağımızı o zamana kadar hoşçakal…




Bir açıklama yapma gereği hissettim...Aşık falan değilim hiçte olmadım bu öylesine moralimin bozulduğu bi anda aklıma gelen bir şey biriyle ya da benimle ilişkilendirmeyin...Beğeneceğinizi umuyorum..Yazıyla olan tek benzerliğim güzel elleri sevmem o kadar...


Sağolsun dilaracığım beni öyle şeylere sürükledi ki...Uzun zamandır bu kadar duygusal olduğumu hatırlamıyorum...O şubat ayında yazdığı yazıyı okuduktan sonrada kendimi o kadar değerli o kadar önemli hissettim ki gözlerim doldu.Dilara'nın beni sevdiğini biliyordum bana güvendiğini de ama bunu görmek okumak...Benim haberim olmadan yazdığını hatırlamak beni o kadar mutlu etti ki anlatamam...onun dostluğu ayrı...Arada o kadar çok mesafe var ama sanki dilara hep yanımda gibi...Sanki o beni izliyor gibi...uzaklar bizi yormadığı için bu kadar ayrı...İlk tanıştığımızda belliydi zaten böyle olacağı...Aynıydık sanki kullanacağımız kelimeler bile nerdeyse aynıydı...Cümleyi ben bitirmeden o bilirdi sonunu Ya da ben espiri yapmadan gülmeye başlardı o , hissederdi sanki bilerek malzeme verirdi bana.O ucube siteyi neşe kaynağına çevirirdi.O kadar nemrut gıcık insanlar vardı ki orada gitmek istemezdik ikimizde...sevmedikte...zaten ikimizden biri yokken diğeri evinde pineklerdi . gelince hooop hadi bakalım gelsin dedikodular gelsin eğlence...Bizim eğlenmemiz için sahilde ateş yakılmasına gerek yoktu ya da bangır bangır müziklere...Biz kendi küçük ateşimizde fısıltılarla da eğlenirdik hemde hayal edemeyeceğiniz kadar...Bu sene görüşemedik ama hayat işte ne olacağı belli olmaz.Bak eylülde istanbuldayım dilaranın yanında...iki günde olsa göreceğim ya yeter işte...

15 Ağustos 2010 Pazar

çizgi filmdeki kurbağalar...

Herkes hayatının bi bölümünde bence çizgi film karakteri olmak istemiştir.ciddiyim.Çünkü onlar çok sevimli...Herkes onlar gibi sevimli olmak ister.Hareketleri , konuşmaları ,tipleri o kadar saf ve o kadar sevimli ki...ister istemez onlara imrenir insan...Mesela ben küçükken doğal olarak çok çizgi film izlerdim.şimdi de izliyorum da neyse...İşte orda hayvanlar falan vardı  hepsi o kadar güzellerdi ki...Kurbağalardan korkardım ,bir çizgi filmde kurbağa ve ailesi vardı.Çok zararsız görünüyorlardı.Sonra sordum kendi kendime ben bu hayvanlardan mı korkuyorum... Sonra gittim,Anneannemin bahçesinde kurbağa buldum yanına gittim inceledim.O kurbağa ailesindekilere hiç benzemiyordu.Sevimli sayılabilirdi ama öyle ele alınıpta ay canım benim şeklinde sevilecek seviyede değildi.Çok üzülmüştüm tam bir hayal kırıklığıydı benim için...Aynı şeyi solucanlar içinde yaptım.Toprağı kazdım soluncanları bir kaba koydum suratlarını bile göremedim.sevimliler mi değiller mi onu bile anlayamadım.Çok üzüldüm...Sonra da hayvanların peşinde koşmayı bıraktım.Herkes tarafından sevimli sayılan hayvanların( kedi, köpek, kuş ,balık gibi ..) peşine takıldım ve anladım ki en sevimli hayvan kedi! Çizgi filmler beni kandırmamış olsalardı şu an en çok sevdiğim hayvan kurbağa ya da bir solucan olabilirdi.!

13 Ağustos 2010 Cuma

gelecek...

Sıkıldım sanırım...Bu gün çok kasvetli bi gündü farkettiyseniz.Kendi çapımda bunalıma girip çıkmışım yazılarımı okuyan ablam farketti.Şaşırdım öyle bunalımlı bi halde değildim ama çokta mutlu olduğum söylenemezdi.Tam da arkadaşlardan bahsetmişken eski bi arkadaşım'' beni unuttun ''suçlamasıyla üstüme geldi.Şaşırdım.Çünkü bende onun için aynı şeyi düşünüyordum.Ama bunu yüzüne vurup beni neden unuttun ha ayıp değil mi biz kaç senelik arkadaşız tartışmasına giremeyecek kadar yorgundum.Neyseki çok uzamadan iş tatlıya bağlandı.Bir de şöyle bi şey söyledi ben antremanlardan onlara zaman ayırmıyormuşum.Kızı suçlamadım haklı olabilir.Sene boyunca bu suçlamanın altında kaldım.Tamam beni anlamalarını beklemiyorum.Ama anlayış göstermelerini bekliyorum çünkü biliyorlar ki benim hayatımda o antremanlar çok önemli bir yer kaplıyor.Hobi olsun diye yapsaydım kendimi bu kadar zorlamazdım.Ama benim yaşamımın bir parçası oldu artık sutopu.Ben sporcu olmak istiyorum ve bir sporcu özelliklede bizim ülkemizde kolay yetişmiyor.Zaten yazılılar dersler vs.gibi nedenlerle yeterince aksatıyorum.Bir de keyfim için aksatamam.Gezmek için antremanı ekemem bu onları sevmediğimden değil sadece hedefime ulaşmak istediğimden..
 Zaten malumunuz bizim ülkemizde spor pek ileri bi seviyede değil özelliklede su sporları...Nedeni gayet açık sanırım...Eğitim sistemi ve spora ayrılmayan bütçe... Ya da sporun sadece futboldan ,basketboldan ibaret olduğunu sanan yöneticiler,kurum sahipleri vs.gibi insanlar yüzünden...Yani demek istediğim şu önümüzde bu kadar engel varken bir de siz engel olmayın...Bazen sırını aşıyor olabilirim ama gerçekten hiç biryerde orada olduğum kadar iyi hissetmiyorum! Umarım bu kadar emek bu kadar uğraş boşuna gitmez de bende sizi boşuna ekmiş olmam...

deyimlere....

''Gözden ırak olan gönülden de ırak olur.'' diyen sevgili biricik atam...senin yaydığın bu negatif enerji yüzünden şu an bu durumdayız! O kadar sözün arasından bunu nasıl buldun da çıkardın? Niye bu kadar olumsuz baktın hayata?Cevap ver bana!!senin yüzünden artık her giden unutur oldu! sen böyle dememiş olsaydın her şey çok farklı olacaktı... Neyse olan oldu...Rahat uyu diyeceğim ama bu sözlerden sonra bilemem artık rahat uyur musun?Neyse üzülme sen...Fazla yüklendim sanırım...Olabilir seninde sorunların vardır belki... Tabii o zamanlar psikologta yoktu...Yazık oldu !

uzaklar uzadı....

uzaklar uzadıkça arkadaşlık kısaldı...İlkokul bittiği an her şey dağıldı...Sözler vermiştik birbirimize unutmayacağız diye ama daha o yaz tatilinde her şey bitti....Her şeyin değişmesi değildi beni bu kadar etkileyen...En yakın arkadaşımın değişmesiydi...Bir insan nasıl bu kadar değişebilirdi.Nasıl bu kadar çabuk unutabilirdi....Hadi onu bi kenara bıraktım...peki hala konuştuğun,hala arkadaş olduğun ve hala çok sevdiğin bir dostunu aradaki mesafeden dolayı nasıl kaybedeceğini düşünür bir insan...Dostluklar mesafeyle ya da çok fazla birlikte olmakla ilgili değildir ki...dostluklar az ya da çok ona zaman ayırmakla ilgilidir onunla gerçekten ilgilenmekle ilgilidir...Ona değer vermekle ilgilidir...Değer verildiğini göstermek içinde bir çabaya girişilmeden kendi kendine anlaşılan şeydir dostluk...Her zaman yanında olduğunu bilmektir...Böyle olması için sürekli yanyanamı durulmalıdır! Uzağa gidince insanın aklıda mı uzağa gider...O zaman lanet olsun yaz tatili...!

12 Ağustos 2010 Perşembe

avrupa yüzme şampiyonası ve pembe boneli...

4 gündür antreman yok...Yani dört gündür havuza girmedim yüzmedim,kafama top yemedim,şut çeken olmadı kendimi boşlukta hissettim.çok alışmıştım 2 aydır sabah  7-9, akşam 3-5 antremanına şimdi birden bırakınca bayağı bir kötü hissettim kendimi, üstüne bir de Avrupa Yüzme Şampiyonası gelince ağlamak geldi içimden...
Şimdi antreman olsada gitsem...ciğerlerim acıyana kadar yüzsem sonra kaleme geçsem şut çekseler o şutları kurtarırken toplar kollarıma çarpsa güm diye sesler çıkartsa kollarımı acıtsa ne güzel olur.!

Gözümün önünde foşur foşur yüzüyor adamlar off off!! erkekler daha hızlı yüzüyorlar tamam ama bayanların yüzmesi bir başka...onların yüzmesi çok hoşuma gidiyor az önce pembe boneli bir ablamız kurbağalamada altın madalya kazandı.elleride ojeli ayy kendimi görüyorum bazen onlarda...çok sevimliler...bizde maçlara girmeden önce mayomuza uygun renkte oje sürerdik.mayomuz çingene pembesi olunca o renkte bulmak biraz zor oluyor ama azmin sonu başarıdır! buluyorduk gene, koyu pembe ojeler sürüyorduk sonrada hoop! herkes yerlerine...Federica Pellegrini'yi görmedim burada belki katılmıştır belki katılmamıştır bilemeyeceğim...Neyse o kadın çok güzel yüzüyor kendisi de güzel zaten... dövmesi de var boynunda... Daha ne olsun...

2016 olimpiyatlarına milli takımla gidip diskalifiye olmadan, bir derece elde etmek hayalleriyle...Beni yalnızlığımla bırakın! Avrupa Yüzme Şampiyonasını izleyip bunalıma gireceğim...hoşçakalın! TRT1'izleyin...

özür dilerim..

akşam çok fena imla hataları yapmışım özür dilerim.Vabilya değil vanilya olacaktı.uykulu olmama veriniz bu hatayı gece geç bir saatte yazmıştım ondan oldu... :):) Odaklanamadım işte...

11 Ağustos 2010 Çarşamba

odaklanmaya odaklanamamak...

hiç bir şeye odaklanamadım noldu ya? Bak mesela şimdi de yazı yamaya odaklanamadım. az önce biri aradı onunla konuşmaya odaklanamdım müzik dinlemeye odaklanamadım.sinir oldum!odaklanmaya bile odaklanamıyorum....aklım da bir şey var ama ne var bulamadım....çalışma alanımı beğenmedim değiştireceğim... evet gerekli değişiklikleri yaptım.pijamamı giydim çalışma masama geçtim.az öncede şort tişört yatakta oturuyordum benim bildiğim şortla ve tişörtle çalışma masasında oturulu daha bi ciddi olunur.pijama uyumak içindir.ama ben şu an tam tersini yaptım.allah allah!ve odaklandım sanırım sorun ortadan kalktı tamam... bundan sonra yazı yazacağım zaman pijama giyeceğim... :P sayfamın adının da neden uykulu düşler olduğunu yavaş yavaş anlıyorsunuzdur heralde... Tam hikayesini anlatmayacağım hemen meraklandırmak istiyorum...!


 evet konuyu hafif değiştirmiş olacağım ama... ben kendimi eleştiri yaparken çok rahat hissediyorum.nedendir bilmiyorum ama bir konuyu bir olayı eleştirirken kendimi daha iyi ifade ediyor gibi hissediyorum geleceğimde sivri dilli sevilmez melun bir köşe yazarımı olacağım acaba... ayy geleceği çok merak ettim şu an! hadi büyüyelim!tam olarak kaç yaşında büyümüş sayılırım...canım bir büyümemek istiyor bir büyümek...sanki çok küçükmüşüm gibi konuştum! keşke biraz daha küçük bir yaşta olsam ve öyle kalsam...herkese abi abla dediğin yaşlar...Ne yapsan yap sevimli olduğun yaşlar...Pıtırcık serisini tekrar okumak istedim birden... Muzaffer İzgü'nün ''Anneannem''lerinin içindeki tekir kediyi tekrar hayal etmek istedim.''Vabilya Kokulu Mektuplar'' yazmak istedim ilkokul öğretmenime...akşam akşam ne olduysa duygulandım birden... madem konu açıldı benim de çenemin yayları gevşer o zaman!


ilkokul günlerimi çok özledim desem fena yalan olur özledim ama bazı zamanlarını değil yani hayatımda olup olabilceğim en salak zamanlarımdı...her an farklı bir rezillikti.o zamanlar düşününce üzülürdüm ama şimdi çok gülüyorum... En büyük saçmalık;Öğretmenimle konuşurken heyecandan ölürdüm.tahtaya kaldırdığında değil normal tenefüslerde sohpet ederken konuşamazdım kadınla... sert biri değildi çok sevecendi ve çok çalışkan bir kadındı ama ben utanırdım.onun gözünden düşmek istemezdim.en çalışkan öğrencisi değildim hiç olamadımda zaten... ama en sessizi bendim.hep sessizlik yarışmalarını ben kazanırdım.severdi beni o yüzden...özledim onu...dil seçtiğimi henüz bilmiyor söylediğimde tepkisini çok merak ediyorum...öf yeter bu kadar sıkıldım zaten neyle başladı neyle bitti anlamdım...sizde zorlamayın kendinizi...

güzel bir gün demiştim!

Evet güzel bir gün demiştim! ben biliyorum bu işi! Bundan sonra ne yapıyoruz ; günün güzel mi kötü mü geçeceğini uyanma şeklimize göre karar veriyoruz eğer sinirlenerek uyandıysak uyumaya devam ediyoruz ki sinirimizi başka insanlardan çıkarmayalım.Eğer mutluysak gezip tozacak yerler , görülecek arkadaşlar bizi bekler...!

Bu günü tarihi günler listesine eklemeliyim!Çünkü yıllardır , her yaz beni İstanbul'a Dilara'ya götürsün diye başının etini yediğim biricik babacığım sonunda beni İstanbul'a ve Diloloyuma kavuşturuyor!Uzun süredir Dilara ile planlar yapıyorduk işte izin al gel bizde kal falan diyordu.ben de onun gazına gelip heyecanlandım sonra cesaretimi topladım ve söyledim! Sonuç pozitif!Eylül de zaten gidecekmiş o sırada beni de götürecek o eğitimdeyken ben Dilara ile köşe bucak İstanbul'u geziyor olacağım! Var mı böyle bi mutluluk!Taksimdeki heykelin tepesine oturacağım!Dilara benim için dersanesini ekecek ama napalım...başka bi zaman ekerse kulaklarını çekerim ama benim için ekmesi kendimi özel hissettiriyor bi insan bu kadar bencil olamaz hehe!!Napim sevgiden oluyor ama....Arkadaşlarımı paylaşamıyorum...ehe!Tanrım eylül gelir mi ki!  Elini biraz çabuk tutsa sevinirim...!
Günaydın! Bugün mutlu bir gün olacağının sinyalleri ben daha uyanmadan önce verildi.sabah telefonun çalmasıyla uyanmama rağmen sinirlenmedim.sakin sakin uyandım ve kitap okumaya başladım.kitabımda bitmek üzere onun mutluluğu apayrı da neyse...sonra duş aldım.ablamı sinirlendirmeden uynadırdım.bana kahvaltı hazırladı ve bulaşıkları yıkadı.bulaşık yıkamak gibi pis işleri genelde üstüme yıkardı ama bugün öyle yapmadı! ardından eurosportta Avrupa Yüzme Şampiyanasının olduğunu gördüm ve çıldırdım.şu an kilitlenmiş bir şekilde onları izliyorum.! birazdan da Evrim'in yanına gideceğim.yani anlayacağınız süper eğlenceli ve ilginç bir gün beni bekliyor!!Kıskanmayın! hıh!

10 Ağustos 2010 Salı

jolene , jolene....

bu kısmını çok üstüme alındığım , her dinlediğimde benim saçlarım gibi diyip sevindiğim ;The White Stripes - Jolene!!


    your beauty is beyond compare,
    with flaming locks of auburn hair
    with ivory skin and eyes of emerald green
    your smile is like breath of spring
    and your voice is soft like summer rain
    and ı can not compete with you Jolene...

Devamını yazmayayım dinleyin!.

bir gün ve ben

madem bu blogu açtım. o zaman uyuyana kadar yazacağım arkadaşım!İşim gücüm yok zaten tipik yaz tatili... antremanlar da bitti zaten ohh bütün gün otur dur.Can dayanmaz buna...

bugün uzun bi aradan sonra odamı tam anlamıyla temizledim.parladı resmen.masamın üstü kağıttan görünmezken şimdi efil efil... Zavallı kitaplığım toz içinde boğulurken şimdi yeni fırçalanmış diş gibi parıldıyor...Keyifleri yerinde keretaların... Odamı görünce annemin yüz ifadesini görmeliydiniz kadıncağızı hiç bu kadar sevinçli görmemiştim.genelde odam dağınık olunca odama girmiyordu başının döndüğünü iddia ederek.ama şimdi bi gördü. nasıl sevindi hatta yattı uyudu yatağımda... bundan sonra anneler gününde hediye arama derdine düşmeyeceğim odamı toplasam yetiyor.hiç bir hediye annemi bu kadar sevindirmemişti... bundan sonra her hafta düzenli oda temizliyoruz ! hadi bakim! ayrıca can sıkıntımı da faydalı işlere harcadığım için huzurluyum...

bir de aklıma bir şeyler takılıyor...çok önemli şeyler değil de... böyle internette dolaşırken gözüme çarpan bir kaç benzerlik diyelim...örnek 1: internet sayfalarında fotoğrafları paylaşmak moda olduğundan beri profesyönel fotoğraf makinası alanların sayısı bi hayli arttı.herkes arkası bulanık önde kendileri umutlu bi gülümsemeyle uzaklara bakarken fotoğraf çekiliyor ya da modelliğe adım atıyor...bu gibi fotoğraflarda ağaç, doğa, ev ,sokak önemli şeyler...sağol varol internet bizi fotoğrafçılıkla tanıştırdın.Mutluyuz! Tek mutlu olan bizler değiliz tabiİ fotoğraf makinelerini üreten fabrikalar da bi hayli keyifliler... ekonomik krizde yokmuş yuppi! örnek 2:herkes şiir okuyor. özellikle de Küçük İskender...ilginç bir adammış ben de okudum ben de sevdim... herkesin aynı anda sevmeside ilginç...işte ergenlik çağı ilk aşklar , ilk sevgililer,ilk ayrılıklar falan filan o yüzden çok seviliyor diye tahmin etmekteyim...Ah biz gençler bunları düşüneceğimize iki satır ders çalışsak ya...! ben rahatım düşünecek bi aşk olmayınca ders çalışmaya bol zaman kalıyor olanlar haline yansın!! hahay!O kadar Küçük İskender dedik bir şiirini mi paylaşsam ne yapsam ayıp olmasın...

başladık...

Evet...Şu an benden buraya bir şeyler yazmam bekleniyor.Gerildim... yeniyim buralarda affedin.benim gibi teknoloji özürlü bir insanı bu safhalara çıkartan ve güven veren biricik diloloyuma buradan teşekkür edeyim de sonra aman canım ben dedim sana blog aç yazı yaz diye de sen benden bahsetmedin de falan da filan da gelemem hiç al işte sana en büyük teşekkürler diloloyumm...Şimdi de kendimden bahsedeyim azıcık... Adım Ayşe lise 2 ye gidiyorum yani gideceğim inşallah  okul açılınca...isimden de anlaşılacağı gibi kıvırcığım tek bilindik özelliğim bu olduğundan her yerde bunu kullanıyorum napalım yaratıcılık sıfır...Sutopu oynuyorum kaleciyim... bir şey yapamıyorda kaleye koymuşlar demeyin bozuşuruz! turnuvamız yeni bitti. İkinci olduk kader... GS birinci oldu. geçen senede onlar olmuştu artık bu yenilgi kişisel bir mevzuya dönüşmek üzere... FB'ye mail attım sutopu takımı kurun diye ciddiye alınmadım kahretsin! halbuki benim hayalim GS FB mücadelesini suya taşımak... Ahh ne güzel olurdu! Ben kendimi zorladıkça saçmaladığımı farkettim sevgili takipçilerim... o yüzden burda bırakıyorum... bu heyecanımı bi kenara bırakabilirsem geri döneceğim... sutoplu kalın ...