24 Eylül 2011 Cumartesi

Kaktüslere yolculuk

       İlk haftayı geride bıraktık.Buğulu olan düşüncelerimi yavaş yavaş netleştirmeye başladım.Özellikle de bu hafta sonu.Dün tarama testinden berbat bir net yaptığımı öğrendim.Zaten bir hafta boyunca minik bir bunalımdaydım bir de test sonucunu öğrenince içinde bulunduğum bunalım 8'e katlandı.Çok kötü değildi falan filan deyip kendimi ya da sizi kandırmayacağım.Bana göre tam bir fiyaskoydu! Kendimi uzun süredir o kadar aptal hissetmemiştim.Hiç bir şekilde avutulmak istemiyordum artık,avutulmalar geçiciydi.Benim kalıcı bir çözüme ihtiyacım vardı.
        Boş derste Akay'la uzun uzun konuştuk.Her an yan yana olmamıza rağmen uzun zamandır bu kadar çok konuşmamıştık ya da dertleşmemiştik diyeyim.Koridorun köşesine yere oturduk.Benden beklenmeyecek bir hareketti evet genelde yerler kirli olduğu için oturmam ama o gün cumaydı her şeyin yıkandığı gündü o yüzden oturmamda bir sakınca görmedim.Hem o tozları umursayacak bir durumda da değildim zaten...Yalnız koridor bizim dertleşmemiz için tam bir ortam hazırlamıştı sanki.Koridorun diğer sonuna doğru olan lambalar yanarken bizim oturduğumuz bölümdeki lamba yanıp yanıp sönüyordu korku filmlerindeki gibi.Gayet depresif bir hava katıyordu ortama.Karanlık boş bir koridor,patlamaya çalışan bir lamba ve yere oturmuş iki öğrenci...Böyle bi ergenlik bunalımı dizisi olurdu o an bizden!Skins gibi ...Yeni takıntım olur kendileri...
          3 ders boyunca hocamı aradım.En son o gün dersinin olmadığına inanmışken bizim karanlık koridorumuz da gördüm onu! Çok mutlu oldum.Konuşmak istediğimi söyledim.Hemen bir şeyler ayarladık.Neredeyse 3 saat boyunca konuştuk.Benim tembelliğim hakkında.Söyledikleri çok mantıklıydı.Ve hiç bir şekilde yargılamıyordu.İki yol koydu önüme ve o yolların her birinde nelerle karşılaşacağımı anlattı.Dinledim notlar aldım.Bunların hepsini hafta sonu detaylı olarak düşünmemi istedi.Düşündüm ve 11 sayfalık bir şey yazdım.Yeterli mi bilmiyorum hala da düşünmeye devam ediyorum.Karar verdiğimde oturup beraber ders programı yapacağız.Başarısız olmanın getireceklerini hiç bu kadar ayrıntılı düşünmemiştim.Gerçekten şaşırtıcı sonuçlar çıktı.Ya da sıradan bir üniversitede nasıl bir ortam da olacağımı neler yapıyor olacağımı hiç hayal etmemiştim.Sanırım bazenleri düşünmeye bile üşeniyorum! Bundan sonrası kesinlikle farklı olacak.Neden bu kadar şaşkın olduğuma anlam verememiş olabilirsiniz.Doğal.Ufak bir açıklama yapayım sizin için.Gerçeklerden bu kadar uzak olduğunuzun farkına varıp birden onların içine düşünce kendinizi yumuşak bulutlardan yer yüzündeki kaktüs dolu bir çölün içine düşmüş gibi hissediyorsunuz ve o an duyduğunuz şey acıdan önce şaşkınlık oluyor.Çünkü aslında siz gökyüzüne bakarken orada olduğunuza inanıyorsunuz ama aslında sadece olduğunuz yerden oraya ulaşmayı bekliyorsunuz.Tıpkı benim gibi.!

19 Eylül 2011 Pazartesi

Lalala!

       Lalala! Bugün okulun ilk günüydü ve ben duştan yeni çıkmış bornozlu halimle blog yazıyorum.Tek blog yazacak zamanım onun dışında bilgisayar da blog yazmak yerine dizi izliyorum.Skins'e sardım bu aralarda.Çabucak da ilerledi normalde bir diziye başlayınca 5 günde 2 bölüm ilerleyebiliyordum.Ama bunda durumlar değişti iki günde 5 bölüm! İyi gidiyorum sanki! İşte yazılılar başlayana kadar bitirmiş olurum hepsini diye tahmin ediyorum.Akay hep bahsederdi geçen sene bu diziden ben ilk bölümünü izleyip bırakmıştım meğersem bir güzel diziymiş.1sene daha büyüyünce anladım galiba! Neyse bugün iyi sayılırdı tek kişiyle kavga ettim kavga da değil de tartışma illa olur böyle muhalefetler ağız dalaşı falan...Onu da suçlamıyorum kendimi de...Kafama da takmadığım için huzurluyum.Kendi halinde kabuğuna çekilmiş minik Ayşe olarak çıkacağım bu sene karşınıza.Sınıfta sesi soluğu çıkmayan,varlığı yokluğu bir kızçe olacağımda! Buna ben bile inanmıyorum gene susar susar bir yere bir konuya burnumu sokar konuşurum.Ah ah ne diyiim! Cemile'yi Ebru'yu falan çooook özlemişim hiç göremedim onları tatil boyu...Okulun tek iyi yanı bu ya zaten! Onların son senesi bu yıl ne yapacağım onlar gidince! Hele de Akay gidince!!! Ben de okul değiştiririm heralde! neyse işte okul okuldur başladık gidiyoruz bir gün eksildi bileee!

16 Eylül 2011 Cuma

Çingene

          Tüm aile içimde bir çingenenin yattığı konusunda hem fikir!Renkli şeyleri çok severim,takı takmaya bayılırım en son da 9.sınıfta delirip ben çiçekçi olacağım diye bağırıyordum.O zaman kesinleşti içim de bi çingeneyle yaşadığım.Küçükken ablam hep dalga geçerdi seni sepette bulduk bize benzemiyorsun bak aynaya derdi.Acaba doğru mu? Yoksa beni bir çingene sepetinde mi buldular...Belki de Bulgar çingenesidir ailem!!İçimdeki çingene genlerini seviyorum! Deli gibi takı takmayı çok seviyorum,rengarenk dolaşmayı da...!

15 Eylül 2011 Perşembe

Kendim

''Kendim kalmak için intihar edebilirim
 Sonsuzca kendim kalmak için
 Ama kendim kim''
                                                                 Ataol BEHRAMOĞLU

13 Eylül 2011 Salı

ölmeden öncekilerin mimi!

     Cessie beni gene mimlemiş bir de güzelce laf sokmuş sağolsun.Normalde de yazıyorum Cessie...Tamam pek ilgilenemiyorum ama neyse tamam.Bu konu da çok hoş...Çoğu kez düşünmüşümdür üstünde...Ölmeden önce yapmak istediklerimin listesi...
1-kitap yazmadan ölmek istemem,öldükten sonra da kitabımın değerinin bilinmesini isterim.
2-saçlarımı kısa kestirmeden ölmeyeceğim bu kadar net!
3-saçlarımı mavi,pembe,mor,yeşil gibi çeşitli renklere boyatmadan ölürsem çok ağlarım!
4-Virginia'nın yaşadığı şehri,evi,odasını,intihar ettiği Ouse Irmağını,onun yaşayan herhangi bir akrabasını görmek isterim.Giydiği kıyafetlere dokunmak,kendi el yazısını görüp incelemek isterim.Mümkünse bir de onunla ilgili kitap yazmak,sonrada Ouse'ye atlayıp yüzmek isterim.Sanırım ben aşığım bu kadına neyse kısmet...!
5-Antartika da küçük bir süreliğine yaşamak hoş olurdu ölmeden önce...
6-Bulgaristan'a - memleketime- gitmeden ölürsem beni Tırgovişte'ye gömün!
7-oyuncu olup mühim bir oyunda oynamak çocukluk hayalimdir ölmeden yapsam güzel olacak.
8-festivaldeki tüm oyunlara bilet bulamazsam bu sene öldürürüm kendimi!
9-tüm kitapları okumadan öleceğim bu yüzden yazmıyorum hani kandırmayalım kendimizi.Biraz daha makul bir şekilde okumak istediğim tüm kitapları okumadan ölmeyeyim desem hoş olur.
10-Radiohead'i canlı canlı 4 5 kere dinlemeden gitmeyeyim buralardan.
11-Dandy Warhols'u da bir dinleyip gideyim.
12-Birde Marilyn Manson'ı dinleyeyim canlı canlı, kafa sallayayım bağırayım çağırayım stress atayım sonra ölebilirim huzur içinde.
13-Boğazda düzenlenen (tam olarak bilgim olmasa da) yüzme yarışlarına katılmak heyecanlı olurdu.
14-tekne de yaşamak hatta orada ölmek istiyorum.
15-minicik bir kulübem olsun  böyle çayırda bayırda yakınında da bir göl orada huzur içinde yazlarımı geçireyim insanlar denizde yüzerken ben kulübemin yanındaki minik gölde yüzeyim isterim.
16-bir kedim olmadan ölmek istemiyorum!
17-sutopunda altın madalya kazanıp 1.ligi görmeden de gitmem buradan!
18-feminist kuruluşların yanlarında bulunmadan da gitmem,8 mart eylemine katılmadan da gitmeeeemmm!!
19-takımımla beraber yolun ortasında halay çekmek istiyorum bu olması en muhtemel şey!
20-tüm arkadaşlarımla beraber sorunsuz bir gün geçirmek çok muhteşem olurdu.
21-2 metre boyunda basketbolcu,geniş omuzlu bir sevgilim olmadan ölürsem huzur içinde uyuyamam!
22-sırt çantamla 3 5 ülke gezmek istiyorum
23-böyle yardıma ihtiyacı olan minik yerlerde öğretmenlik yapmak isterim bunun bir de yurt dışı versiyonu varmış o da olursa uçarak giderim buradan.
              Daha da bulurum ama yeter artık biraz fazla oldu.Gözüm korktu!

Gavur İzmir!

      İzmir'den dün sabah 5'te döndüm normalde 13 saatlik olan yolumuz 17 saate çıktı.Minicik minibüsü yaşam alanına çevirdik 13 kişi+hocalarımız(3) Bu yaşam alanına çevirdik sözü de İrem'e ait.Ben hiçbir turnuvada bu kadar eğlendiğimi bu kadar huzurlu ve mutlu olduğumu hatırlamıyorum.Daha doğrusu gittiğim hiçbir gezi beni bu kadar mutlu etmemişti.Turnuvanın sonucu bizi pek mutlu etmese bile iyiydi hoştu güzeldi.Çok da kötü değildik 3. olduk.Tedaş'ı ilk devre yenmiştik bu devre yenildik.Paso şandel attılar ve ben paso o şandelleri yedim.Maçtan sonra herkes ağlamaklı oldu ,sonra da dayanamadı ağladı zaten.Ben çıkar çıkmaz ağladım hocamın yüzüne bakamadım bir müddet.Hepimiz vicdan azabından ölecek seviyeye geldik.Hocamız bağırıp çağırsa dövse rahatlayacağız ama adamdan ses çıkmıyor neyse biz içimize kapanıp yola çıktık ilk 2 3 saat kimse konuşmadı uyudu.Yemek molası verdikten sonra açıldık hepimiz.Saçma saçma videolar çektik,güldük eğlendik nasıl anlatayım ki şimdi burada! Ufak tefek kavgalar oldu da artık alıştık biz ona.Onun olduğu her yerde tartışma vardır zaten problem çocuk!!Of of şimdiden tüm takım arkadaşlarımı özledim o çile çektiğimiz bir türlü sığamadığımız minibüsümüzü bile özledim.Yemekleri berbat olan,adıyla özdeş Mini Otelimizi bile özledim.O pisliği bile özledim.Elde çamaşır yıkamayı duş sırasına girmeyi,oda oda gezip şampuan,diş macunu vs aramayı....! O kadar alıştım ki buraya alışmak zor oldu bu sefer de!Ezgi olmadan uyuyamaz oldum onunla o abuk muhabbetleri yapmadan uykuya daldığımda eksiklik duyuyorum. Yazmıştım zaten İzmir'e gitmek istemiyordum.Ama iyi ki gitmişim! Tüm takım üniversite hayallerini İstanbul'dan İzmir'e taşıdı.Şehir zaten güzeldi bir de takımla olunca daha da bir güzel oldu!
             Gelelim Gavur İzmir'e bu kadar huzurlu ve saf bir şehir olamaz! 9 eylülde maçtan çıktıktan sonra akşam Kordon'a gittik.9 Eylül kutlamaları var kocaman bir meşale yakmışlar Cumhuriyet Meydanı'na.Bir sürü insan gezip duruyor.Bizde büyükçe bir çimenlik bulduk oturalım dedik.Bir baktık bir gurup 4 5 abla 1 tane abi darbuka çalış şarkı söylüyorlar.Bizde takımca oynamaya,şarkıya,türküye çok meraklıyızdır.Şarkılara eşlik ettiğimizi görünce yanlarına çağırdılar.Kocaman bir halka oluverdik.Bir çift geldi sonra onlarda oturuverdi.Markete giderken sanki kırk yıllık dostuymuşuz gibi hepimize bir şey isteyip istemediğimizi sordu.Şaşırdık tabii! Bu kadar sıcak insanları bir arada görmemiştim.İnsanlar birbirlerini tanımadan da güzelce sohbet edip eğlenebiliyormuş.Hele de İzmir'deki insanlarla...Boşuna Gavur dememişler İzmir'e...Böyle İngiltere havası var hafiften sokaklarda ve insanlarda...Park yerleri de solda üstelik!Benim gibi sakin biri için İzmir biçilmiş kaftan! Orada okumak isterim,hiçte şikayet etmem işime gelir hatta!
             Bir de bir şeyi fark ettim.Ben normalde lunaparklardaki aletlerden korkarım ama takımla olunca binmediğim alet edevat kalmadı.Kendime inanamadım! Normalde tırtıla bile binemezken hem Antep maçında hem de İzmir maçında inanılmaz oyuncaklara bindim.En güzelleri İzmir'dekilerdi.İzmir'i tepetaklak da gördüm öyle bile güzeldi.Anlat anlat bitmez işte...! Hem burada ne kadar anlatsam da az...Kısacası çok mutluyuz!

       

8 Eylül 2011 Perşembe

Erkek gibi mim!

     Cessie beni mimlemiş ondan başka da mimleyen yok beni zaten.Mutluyum sanki beni buraya adapte etmeye çalışıyor.Çok ince biri...Neyse bu mimin konusu şu: Bir gün için karşı cinsin bedenine girseydik ancak ruhumuz ve beynimiz aynı kalsaydı ne yapardık?Ben kesinlikle eve girmezdim sabahtan akşama ,akşamdan sabaha sokakta dolaşır dururdum.Laf atmalara maruz kalma derdi yok tecavüze uğrar mıyım korkusu yok! Ne rahat olurdu...!Hatta mızıka falan çalardım sokakta.Islık çalarak ellerim cebimde yürürdüm.Motorum olurdu onunla gezerdim hız falan yapardım.Sonra nerede bir spor faaliyeti varsa ona gider izlerdim bağırır çağırırdım! En çok da ADS maçına gitmek isterdim Şimşekler grubuyla beraber yırtınıp bağırmak futboldan ciddi anlamda anlıyor olmak hoş olurdu sanki... Ha birde erkek muhabbeti yapardım bir kaç insanla bakalım neler konuşuyorlar.Kadınlara hakkında ne düşünüyorlar.Ufak bir casusluk yapardım işte =) Ama eğer kimin bedenine gireceğimizi kendimiz seçseydik işte ben o zaman Michael Phelps'in bedenine girerdim.Bir gün de olsa onun gibi yüzmek inanılmaz olurdu.O kadar güzel bir bedene sahip olmakta ayrı bir şey zaten...Erkek olmak kadın aklımla çok eğlenceli olurdu.Çünkü biraz daha rahat ve özgür olurdum.Çevrenizde bacaklarınızla ilgilenen insanların olmaması hoş olurdu üstelik bacaklarınız güzel bile değilken...=) Şunu da belirmek istedim bu yazıyı yazmak çok eğlenceliydii! cessie'ye bir sürü kalp!

İzmir'e son 3 saat.

     Buradaki son 3 saatim...İzmir'e maça gidiyoruz.Tüm takımın içinde bir sıkıntı var kimse gitmek istemiyor.Saçma garip bir heyecan var içimizde.İsteksiz,ürkütücü bir heyecan.Otobüsle gidiyor olmamız da etkili olabilir bunda.Uzun yol 13 saatlik molalar falan derken 14 saati bulur eminim.Haberlerde duyduğumuz kazalar  yeterince korkutmuş hepimizi.Bir de yalnız gidiyoruz yanımızda ailemiz olmadan yeri geldiğinde asileşip ailelerimize bağırıp çağırsak da aslında tüm takım bildiğimiz ana kuzusu...İçimizdeki sıkıntı ya da korku yalnızlığımızdan kaynaklı bence.Ailece çıkılan bir yolculuktan korkacağımızı sanmıyoruz.Çünkü her zaman arkamızı toplayanların yanımızda olduğu için güvende hissediyoruz kendimizi ve arabayı süren annemize ya da babamıza güveniyoruz yeterince...Eşek kadar kızlarız artık hepimiz üniversiteli olacağız yakın zamanlarda en küçüğümüz lise 1 de en büyüğümüz lise sona yeni geçti.Küçük bir yaş ortalamamız yok anlayacağınız.Farklı şehirlerde nasıl okuyacağız hiçbir fikrim yok.Buradan gidip kendi ayaklarımın üstünde yapayalnız bir şehirde okumayı çok istiyorum hayalimdeki üniversite yaşadığım şehirde değil.Ama bu yolculuktan sonra tekrar düşüneceğim sanırım.Ya da gidersem de evimi paketleyip yanımda götüreceğim içindekilerle beraber.Güya büyüdük hepimiz hani?Ancak gerçekten ayrı kalırsak kendi şehrimizden işte o zaman  büyüyeceğiz ...Bize şans dileyin...! Kötü bir şey olmayacak değil mi? Hayır olmayacak !Çok eğleneceğiz ve maçların hepsini alacağız!Tamam artık sakinim...

6 Eylül 2011 Salı

Üç Gine

     Ben ne olacağını bilmeyen ruhen minik ama bedenen kocaman bir kız çocuğuyum.Gözlerim şiş uykudan yeni uyanmışcasına yazıyorum işte burada.Her şey olmak istiyorum her şeye karışmak.Dil okuduğum halde sosyal bilimleri de bilmek istiyorum.Tarih ,felsefe,psikoloji,sosyoloji hepsini okumak istiyorum.Maymun iştahlının tekiyim aslında.Herkesin yanında olmak ama gene de yalnız kalmak istiyorum.O kadar zıt şeyleri aynı anda istiyorum ki!Benden adam olmayacak sanki...Hep burada bilgisayarının başında saçma sapan her yere yazılar yazan yalnız biri olacağım.72 tane kedim olacak minicik kutu gibi bir evim.Evde değil kulübe ya da harabe...Belki de eski püskü bi tekne de yaşarım.Gün gelir takıntım yüzünden kendimi çamaşır suyuna batırır zehirlenirim.Yıkamaktan soyulur belki tüm vücudum.Ama ben gene de yalnız olurum.Hiç bir şey olamadan yalnız ölürüm hem de o kadar sene temizlik için kendimi harap etmeme rağmen kedi pisliği içinde bulurlar beni ya da o kadar çok zaman geçer ki tanınmaz hala gelirim.
     Durup dururken nereden aklıma geldi bu kötü senaryo bilmiyorum.Durup durup gelir zaten arada bir.En iyi yaptığımı düşündüğüm şey de tökezlediğim için bunları düşündüm belki.İlk defa Virginia'nın bir kitabını okumak beni çok yordu.Üç günde 20 sayfa okuyabildim ve şu an kitabı elime alamıyorum.Diğer kitaplarını da bir oturuşta okuyamazdım belki ama bu kadar da uzun sürmezdi ya da hiçbiri bu kadar yormamıştı beni.Adını merak ettiyseniz Üç Gine...

amaçsız

     Dün dersten sonra antrenmana gittim.İki haftalık minik bir tatildeydi havuzumuz.Çok özlemiştim yüzmeyi,arkadaşlarımı...Neyse havuza girdik ama yüzemiyoruz ne nefes kalmış ne kondisyon ne güç deyim yerindeyse hiçbirimiz kıçımızı kaldıramıyoruz.Ama tabi yüze yüze açıldık.Hep böyle olur zaten iki hafta gitmeyip suya cup diye girince önce kendini bir hatırlatır der ki:bak ben emek isteyen bir sporum öyle uzun süre gelmeyince böyle olursun ona göre ayağını denk al.!Biz de korkudan depar atarız tabii.Isınma bittikten sonra alışırız.Eskiye döneriz,güzel olur...Takım arkadaşlığı da farklı olur herkes dışarıda olduğundan daha rahattır.Çok gülünür çok da ağlanır.Maçlardan sonra bi çok arkadaşımın sinir krizi geçirdiğini bilirim! Hele bir tanesi dolabı yumruklamıştı!!Her şeye rağmen güzeldir takım olmak spor yapmak falan filaaaan! Perşembe günü de İzmir'e gidiyoruz maça! 13 saatlik yolda neler olur neler...Tek bir takımı yenersek 1. olup 1.lige çıkıyoruz! yeter artık 3 senedir gümüş madalya almaktan bi hal olduk! öyle şeyler işte...

3 Eylül 2011 Cumartesi

Daha Şirin Bir Yazı...

     Ben olsam olsam Sakar Şirin olurum...Daha bu sabah bayram için alınan kocaman bir kutu çikolatayı devirdim içinde bir tane bile kalmadı hepsi yere döküldü.İçim acıdı.Çok güzel çikolataydı hepsi.Bir kere de bilgisayarın kablosuna ayağım takılmıştı bilgisayarı düşürmüştüm bataryası çıkmıştı kafamı çevirim baktığımda bilgisayar parça parçaydı.Geri dönemedim gittim sakin sakin çalan kapıyı açtım sonra geri geldim.Çıkan parçaları yerleştirmeye çalıştım,yerleştirdim de.Sonra açtım arkadaşlarımla kaldığım yerden konuşmaya devam ettim.Bu rahatlığım ve umursamaz tavırlarımla da Uykuyu Şirinim biraz da.Uyumayı da çok severim zaten.Herkes bilir.Tenesüflerde kafamı sıraya koyar hemen uykuya dalarım bazen ben de şaşırıyorum bu kadar hızlı uyumama.Ablam benim umursamazlığımdan şikayet eder hep.Bir ben şikayetçi değilim bu durumdan.Suya sabuna dokunmayan bir insanım evde.Ufacık şeyler için strese girmektense uyumak daha cazip geliyor bana...Küçükken de annem bana Somurtkan Şirin derdi.Gerçekten de dep somurturmuşum.Şimdiki halimin tam aksine.Tüm küçüklük resimlerimde suratım asık kaşlarım açtık ters ters bakıyorum.O zamanlara dair tek hatırladığım şeyse yerde gördüğüm asma yaprakları,halı desenleri...Suratım hep asık olduğu için sürekli kafam önde gezerdim.Böyle de bir çocukmuşum işte...Olamayacağım tek şirin ise kesinlikle aşçı şirin.! Obur şirin olabilirim.Seve seve yerim pastaları ama gel pasta yap derlerse oradan koşarak uzaklaşırım.Ki zaten bu sakarlıkla bana pasta yap diyecek olan insan evladının yaşadığını  sanmıyorum.

2 Eylül 2011 Cuma

Temizlik günü

Saat daha 19.30 ama ben uykusuzluktan ölmek üzereyim.Gözlerim çok ağrıyor ve büyük ihtimal kırmızılar şu an...Hayatım da bu kadar çok toz almamıştım.Sabah erkenden kalkıp dayımları yolcu ettikten sonra temizliğe giriştik ablam,annem ve ben.Tüm odaların tozunu ben aldım ki benim toz almam öyle görünen yerlerle sınırlı değildir OKB yazısından bilmeniz gerek...Silmediğim köşe bucak delik kalmadı.Şimdi oraların toz olduğunu gördüm ya artık her temizlikte bu yaptıklarımı yaparım dayanamayıp! Önceden en azından sadece kendi odamın tozunu alıyordum o bile beni helak ediyor.Çünkü her temizliği bahar temizliğiymiş gibi yapıyorum.Umarım bünyem bu olaya tepki göstermez.Ellerimin içi soyuluyor iki haftadır.Bilmiyorum neden.Çok yıkamaktandır diye kızıyor arkadaşım.Sanmıyorum hem öyle olsa bile yapabilecek bir şeyim yok.Neyse...! Sonra taşınan bi arkadaşım var benim.Öğlende ona yardım etmeye gittim.Tüm pencerelerin tozlarını aldım sildim.Maşallah pek de pencere vardı sil sil bitmedi.Kulak temizleme çubuğu götürmeyi unutmuşum yoksa onlarla küçük yerlerin de tozunu alacaktım.Kısmet arık ona söylerim o alır tozunu.Hiç oturmadım pek bi hareketliydim bugün.Şimdi çok yorgunum aslında çok da yorgun değilim sadece uykum var,uykum olmasa gezinirim gene etrafta.Antrenmanları da çok özledim.Hareket etmek istiyorum...! Ama şu an değil...Yazmak istediklerim daha bitmedi enerjimi toplayıp uykumu alınca görüşmek üzere...!