17 Haziran 2012 Pazar

belki biraz kısa oldu.

    Hani bazen sadece şiirler okumak istersiniz ya sadece onların sizin dünyanızı yansıttığını düşünürsünüz ya da abartıp şiirler yazmaya kalkar elinize yüzünüze bulaştırırsınız.Ben de şiirler yazıp eline yüzüne bulaştıran başarısız bir şair gibiyim bu aralar.Ne yapacağımı kestiremiyorum.Buğulu bir camdan dışarıyı izliyor gibiyim, ışıklar ve renkler birbirinin içinde darmadağın ama bir o kadar da güzel.Karmaşıklığı görüyorum,dağınıklığı...Belki de en yakın arkadaşım terkettiği içindir bu hallerim.Belki de minik bir öpücük yüzündendir.Belki hepsi bir araya gelmiştir.Kim bilir.

6 Mayıs 2012 Pazar

Mrs. Dollaway çıkmayacak buradan


Saat 7. Geç kaldım, bütün gün gezip durdum, gene ders çalışmadım. Rahatsızım. Neyse, başlarsam devamı gelir hani ama gelmiyor. Volkanizma, deprem of kafam. Akşam da ablam gidiyor. Sonunda yalnız kalıyorum. Oda da kirli şimdi nasıl temizleyeceğim? Canım çalışmak istemiyor, gözlerim dolu dolu. Kayaçlar...Hayır neden aramadı ki? Ya artık böyle olursa diye korkuyorum. Arasam mı? Hasta ama aramayayım ya uyuyorsa. Ya hasta değilse. Ne saçmaladın hasta ya işte sesi çıkmıyor. Olsun neden konuşamıyoruz. Konuşalım artık 2 hafta oldu. Çok özledim. Böyle olunca aklım takılıyor. Akarsuların oluşturduğu şekiller...Bundan sonra ne çalışsam? İngilizce mi Türkçe mi? Neden deneme sınavına giriyorum ki. Yarın sabah kim kalkacak o saatte. Sınavdan sonra takım arkadaşlarımla buluşmak zorundayım. Neden buna mecburum? İstemiyorum. Beni yalnız bıraksınlar. Yok yok bırakmasınlar. Bırakmasın arasam mı? Haydut nerede? Onu mu arasam? Belki derstedir. Mesajlarıma cevap vermedi demek ki meşgul. Burada olsaydı iyiydi. Bu kadar şizofrenik olmazdım sanırım. Aramalı mıyım? İyileştikten sonra da böyle devam etmez değil mi? Korkuyorum hem de çok korkuyorum. 2 haftadır konuşmadık. Her gün konuşurduk. Of hayır ders çalışmalıyım. Akarsularda aşındırma. Bunların hepsi mi çıkacak ki sınavda?! Çok gerginim. Yarınki sınava girmesem keşke. Bacağım falan kırılsa. Çok ödev var. Peki ya biz ne zaman konuşacağız? Annem geliyor. Ablamın ne yüksek sesi var öyle sanki mikrofon yutmuş gibi! Aidiyet problemim yeniden geliverdi. Salonda ders çalışmak çok tuhaf. Çünkü buradaki renkler beni deli ediyor. Her şey krem rengi olmak zorunda mıydı ki? Üstelik avizeler de koltuklara hiç uymuyor. Neden gidip her şeyi kendi başına alır ki bu kadın? Çok boş birkaç biblo olsa. Sevmiyorlar bibloları. Ben de aksi gibi çok seviyorum kedili olanları ve Afrikalı anneleri özellikle. Maskeleri de severim. Kocaman bir maske alıp karşımda bana boş boş şampanya rengi suratıyla bakan hastalıklı duvara assam ne de güzel olur. Ama istemezler ki. Bir de mum gerek. Kilo aldım gene. O kadar rejim yaptım, hala da yapıyorum ama son 1 hafta çok yedim. Birazdan gidip kusacağım sanırım. Diş fırçamı mı kullanmalıyım kusabilmek için yoksa parmaklarımı mı? Bilmiyorum. Evdekiler anlar mı kustuğumu? Anlamamalılar. Peki ya biz artık konuşamazsak nolur ? Hayır hayır sadece bu seferlik böyle. Hasta çünkü. İyileşsin, eskisi gibi olacak. Düzenimin bozulmasından nefret ediyorum. Eski düzenimize döneriz ama. O iyileşir, gene gezmeye başlar, yoldayken de beni arar. Çok özledim onu. Bomboş kaldım. Sıkıldım. Olmadı. Bağırmasını bile özledim. Hasta olmayan sesini istiyorum. Haydut neden mesaj atmadı? Peki ya Gözde neden cevap vermedi? Biz bu gün bisikletimi yaptıracaktık ama o da olmadı. Yer altı sularının oluşturduğu şekiller. Aklımdan geçenlerin aynısını yazsam nasıl olur? Değişik olur. Bilinç akışının en saçma örneği olur belki. Virginia seni de özledim. Yazayım o zaman. Nur'a gönderirim, düzeltir. Ne düşünür acaba okuyunca? Biraz saçma mı oldu? Ne kadar mantıklı olabilirdi ki? Mrs.Dollaway çıkmayacak tabii ki ilk yazıdan.

4 Mayıs 2012 Cuma

Cinayet

Kocaman bir özür ile başlamak istiyorum.Yaptığım tüm imla hataları için. Her ne kadar ''yanılmaktan yanlış'' diye diye yazıyor da olsa o ''de/da''lar gidiyor arada.Bu yüzden de Nur kendi derisini parçalayacak düzeye geliyor. Kıyamam ben ona! İmla belalım zaten.Testlerde de yapamam. Ne noktalama ne imla...Halbuki yazar olacağım diye o kadar para verip aldığın iki bin bilmem kaç sayfalık Türkçe sözlüğe ayıp derler.Sen önce bir imla öğren de gel derler.Desinler de zaten.Ah Nur da olmasa ben cinayet işlemeye devam edecektim! Dikkatsizliğime ver , Nur bundan sonra daha dikkatli olacağım.Olmasam da artık sen düzelteceksin hataları falan yani kaçış yok.

30 Nisan 2012 Pazartesi

Dişi

     Evet bu sefer gerçekten uzun oldu çok uzun oldu.Her şey değişmiş buralarda.Buralar eskiden dutluktu buralara kurt inerdi diyecek kadar çok şey değişmiş. Güzel de olmuştur herhalde niye daha kötüsü olsun ki.Saçma.Yenilik iyidir de işte ben de biraz arıza var,pek alışamam.Neyse geçelim bunları.Fazla enerjik başladım fakat enerjik devam ettiremeyeceğim.İğrenç,berbat,insanlık dışı olaylar oluyor.Her gün televizyon da göre göre alıştık belki, artık olağan geliyor kadına uygulanan her türlü şiddet.Bu gün sabah derse girince her zaman seke seke gülücüklerle gelen hocamız solgun ve ayaklarını sürüyerek geldi ne olduğunu sorduk.Nasıl olsa öğreneceksiniz dedi ve susmayı tercih etti. Teneffüste öğrendik.Müdür yardımcımızın kızı sevgilisi tarafından bir okul bahçesinde boğularak öldürülmüş hem de gündüz vakti okulun bahçesinde çocuklar oyun oynarken.Kanımız çekildi duyunca,doğal olarak okul bi matem havasına büründü. Öğleden sonra evlere gönderdiler.Cenazeye katılmak istedik fakat daha sonra gitmemizin daha uygun olacağını söylediler.Tuhaftı.Her sabah okula gitmeden az da olsa izlerim haberleri, çoğu zaman kahvaltım yarım kalır o kadar mide bulandırıcı olur ki haberler o küçücük tost bile kocaman bir dağ olup tıkayıverir boğazımı.Her gün ölür bi kadın. Ya da öldürülür.Yaşamaya bile hakkı yoktur onun, bırakın seçmeyi seçilmeyi , konuşmayı.Varoluşuna bile diğerleri karar verir.O büyük adam istiyorsa evlenirsin.Kadına soran olmaz. O büyük adam istiyorsa onunla seks yaparsın kadının tercihleri ve istekleri sorulmaz.O isterse döver isterse sever ,severken öldürür.Sevdiği için derler erkek gibi sever o dayanamamıştır başkasına gitmesine helal olsun.Erkek adammış.Kimmiş erkek?Erkek tanrı mı olmuş?O mu karar verir olmuş yaşam süremize,ne giyeceğimize,ne yapacağımıza. Erkek kendine eş mi bulmuş köle mi?
      Bazen oturur ,düşünür, konuşurduk arkadaşlarla yaşımız gereği olsa gerek bu konuları sevgiliymiş , cinsellikmiş oymuş buymuş.Hiç böyle hayal etmezdik.Eminim ölenlerde böyle hayal etmemiştir.Bazen şu sonuç mantıklı gelirdi derdik ki bizler de hayvanız güdülerimiz var o yüzden normal bunlar.Olması gereken bu derdik. Doğaya bakardık evet var böyle şeyler.Hayır aslında yok böyle şeyler ben hiç bir aslanın ya da kedinin ya da bir kuşun eşini öldürdüğünü görmedim.Doğayla özdeşleştirmeye çalıştığım için insanlığı utanıyorum kendimden.Doğaya kanlı elleriyle dokunmamalı insanlık.Doğa kendi saflığıyla var olabildiği kadar var olsun biz insanlarda elimizden geldiğince çabuk yok olalım.Üzgünüm umutlu bitirmek isterdim,değişelim demek isterdim.Kadınlar çıksın sokaklara derdim.Demiyorum.Üsttekiler bunu duymazlıktan geldikçe ne fayda. Biz istediğimiz kadar bağıralım her yer inlesin isterse onlar duymak istemedikten sonra.Her fırsatta öldürenin değil ölenin suçlu olduğunu kakalamaya çalıştıktan sonra.Pantolon giyseymiş kardeşim,çocuktan ayrılmasaymuş hemşehrim dedikten sonra biz çığlık atsak n'olur.



(kadın,kız,bayan bir kenara dişi en güzeli her hangi bi iması olmaksızın doğal ve belki de yeni insanın oturttuğu anlama göre biraz da vahşi.)

18 Şubat 2012 Cumartesi

Uçan metro

     Şehrimi seviverdim bir anda.Dün Gözde'yle okula gitmedik,browni yaptık yedik sonrada şehrin öteki yakasında bulunan alışveriş merkezine gittik,hava yağmurlu ve güneşliydi.Yanlış yazmadım hava hem yağmurlu hem de güneşli olabiliyor burada.Alışveriş merkezinin bulunduğu yer pek böyle güvenli bir yer değil.Ama biz gene de gideriz hiçbir şeye aldırmadan. Neyse güzelce eğlendik,gezdik,yedik,içtik.Sonra çin böreği yemeğe gidelim mi gitmeyelim mi diye minik çaplı bir kararsızlık yaşadık Gözde'ye kalsa giderdik de saatin 4.15 olduğunu öğrenince neyse ki vazgeçti meğerse 4'te evde olurum demiş.Hiç haberimiz yok saatten zaman çabucak geçiverdi dün.Saati öğrenince hemen kalktık,çıktık dışarı.Eve daha çabuk nasıl varabiliriz diye düşündük eğer bindiğimiz otobüse binsek çok uzun sürecek ve otobüsü yağmur altında beklemek de ağrı bir işkence olacak.Biz de metroya binmeye karar verdik metro durağı biraz uzakta birazdan biraz daha uzak da olabilir tabii. Neyse kol kola girdik şapkalarımızı taktık yürüyoruz ve korkuyoruz da biraz cidden pek tekin yerler değil ve daha önce pek bulunmadık oralarda.Neyse yürüdük yürüdük yağmur başladı hafiften sonra güneş açtı.İkimiz de çok gıcık olduk bu işe yağmur varsa güneş olmasın,güneş varsa yağmur olmasın dedik.Net olsun.Hem gökkuşağı falan da olmayacaksa güneş hiç görünmesin gözüme yağmurlu günlerde,kızıyorum çünkü o zamanlar ona. Neyse metroya vardık bizim şehirde metro yer altından gitmiyor üstten gidiyor yoldan da değil ama bildiğin havadan gidiyor öyle dengesiz bir şehir.Metronun sözlük anlamı yer altından giden araçken bizimki havadan gidiyor tüm aykırılığıyla. Ama aslında iyi de yapıyor.Çünkü şehri yukarıdan görünce şaşırdım,yabancı geldi.Metroya bindiğimizdeki ışık,hava,bulutlar çok güzeldi.Çok tuhaf şeyler düşündüm hissettim.Hoşuma gitti,nehrin üstünden geçtik.Taş Köprüyü uzaktan tam anlamıyla gördüm meğersem bilmiyormuşum ben yaşadığım yeri.Arka mahallelerden geçtim onların asmalı damlarını gördüm,yıkılmış eski fabrikaları gördüm.Islak boş sokakları gördüm.Böyle miydi buralar dedim. Nehir ne kocamanmış!Taş Köprü'den sonrasını pek görmemiştim nehrin,daha ilerisinde ki yerleri de güzelmiş.İçinde üç tane kuru ağaç bile varmış.Gözde benim bu şaşkınlığımı gördükçe şaşırdı. Bir daha binip gitmek istedim metroya. şehir oradan daha bir farklı görünüyor.Böylece bir gündü işte.Kendimi biraz deneyimsiz gibi hissettim her konuda.Bu yazı konusunda da. Neyse metroyu sevdim!

16 Şubat 2012 Perşembe

okka ve divit

   Virginia'lı bloguma merhaba deyin! Biricik cessie'm önerdi bende sorgulamadan uyguladım ve çok hoşuma gitti.Her neyse.Bir sürü şey oldu.Teker teker anlatmam lazım diye düşündüm artık.Pek girmiyorum internete o yüzden de yazamıyorum.Aslında internetten ne kadar uzak o kadar iyi ama işte el mahkum.Okulun ilk haftası okula gitmedim projeye katıldım okulla ilgili değildi tamamen Burcu ablanın insiyatifiyle ve Merve'yle alakalıydı.Güzel projedeydi.İngilizce konuştuk pratik yaptık oyun oynadık bir sürü akşam dışarı çıktık eğlendik.Aslında bu tür projelerden pek hoşlanmazdım 9.sınıfta katıldığım çok sıkıcıydı ama bunu çok sevdim hatta bir daha olacak ona da giderim! Çok kalabalık değildi.Eğlenceliydi.Yeni insanlar tanımak güzeldi.Natalie ile ilgilenmek biraz yorucu da olsa güzeldi.Bu arada Natalie Mervelerde kalıyordu ben de genel olarak Mervelerdeydim bir çevirmen edasıyla... Uzun uzun her günü anlatmama gerek yok bence. Olsa bile anlatamam şimdi.
     Okulun 2. haftası yani şu an okula gidiyorum. Okulu projedeyken çok özlemiştim ama şimdi vazgeçtim bir sürü ders boş geçiyor(bazı hocalarımızın yakınları vefat etti,bazıları da onları ziyarete gitti bazılarının neden gelmediğini bilmiyorum)Sadece İngilizce dolu geçiyor onda da uykum geliyor hastayım şu sıralarda onun etkisindendir diye pek umursamadım.Yani madem gidiyoruz okula bari ders işleyelim bi işe yarasın yoksa o kadar zaman boş geçince içim açıyor.Kitap okuyorum çoğu zaman ama olsun.
     Suç ve Ceza'ya başladım bu arada. Tatilde de bir sürü kitap okudum sanıyordum meğersem o kadar da çok değilmiş.Kitaplar çok güzeldi belki ondan bana öyle geldi. Kitaplardan da sonraki yazımda bahsetmeyi düşünüyorum ve sonraki yazım bu kadar geç olmayacak. Düzenli bir şekilde yazmak istiyorum ama bakalım becerebilir miyim.Cessie kendine kitaplarını anlatabileceği bir blog açmış çok mantıklı bence çok hoşuma gitti bende kitaplarım için ayrı defter tutuyorum.Cessie çağın gereklerini yerine getiriyor da ben niye yerine getiremiyorum utanmasam okka ve divit kullanacağım. Biraz daha zorlarsam kullanabilirim aslında çünkü zaten genel olarak pilot kalemle yazıyorum büyük bir ciddiyetle kurşun kalem ya da renkli kalem kullanmıyorum her şeyde gayet ciddiyetsiz biriyken bu konudaki ciddiyetim biraz absürt aslında.Şimdi gitmeli ve yemek yemeliyim bir sonraki yazımda saçmalamamak ümidiyle.

29 Ocak 2012 Pazar

çok fazla saçma

    Birden fazla düşündüm sanırım ama bulamadım.Gidip geliyorum bir şey yazmadan ama başlayayım artık devamı gelir diye ümit ediyorum.AC/DC dinlerken de pek bi hareketli oluyor böyle ritme uymaya çalışıyorum sanırım,buklelerim benden bağımsız hareket ediyorlar şu an! Çok enerjisiz başlamıştım aslında güne ama şu an iyi oluyor gibiyim! Bir hafta sonra okulların açılacağını unutursam çok daha iyi olacağım sanırım.Bundan iki üç hafta önce çok saçma şeyler oldu ama cidden bu kadar saçmasını görmemiştim.Şu an da buna benzer durumlar devam ediyor ama bünyem alıştı galiba hissetmiyorum.Çok kapalı anlattım olayı sanırım.Arkadaş ilişkilerim işte sorun gene.Her zaman olduğu gibi.Ya ben rahat durmuyorum ya da onlar.Sorun yaşamadığım bi arkadaşım yok! Konuşmuyor gibiyiz şimdi.2 haftadır görmedim.Normalde tatildeyken hep görüşürdük ne bileyim yürüyüş falan yapardık.Konuşurduk yapardık işte bi şeyler.Şimdi internetten bile konuşmuyoruz.Takmıyorum,üzülmüyorum diyorum ama aslında öyle bi üzülüyorum ki!Diğerlerine yalan söylediğim için üzgünüm,yok üzülüyorum hem de çok üzülüyorum,kafam da hep onda desem bir ton şey söyleyecekler ve biliyorum kızacaklar.Haklılar belki ama işte...Özledim.Sonra ne bileyim Nur'da İzmir'de mektuplaşacağız diye söz verdik birbirimize mektup atmış onu bekliyorum uzun zamandır.Anlaşabildiğim kız arkadaş sayısı sınırlı olunca böyle boğazlarına yapışasım geliyor gitmeeeee diye! Nur'la ilkokulda aynı okuldaydık.O zaman da birbirimizi çok severdik ama pek konuşmazdık. İzmir'den ziyaretimize geldi Evrimler de buluştuk bayağı bir de eğlendik.Üç kız güzel oldu.İçini döken dökene ama öyle melankolik bir ortam olmadı aksine kahkahalarla çınladı her yer.Ne bileyim ya anlatamıyorum anlatınca yavan bir şeymiş gibi görünmesinden korkuyorum.
     Özlediğim arkadaş sayısı 2'den 3 yükseldi.Ben gitmeyeyim de kimler gitsin buralardan! 2 sene sonra buluşuruz belki ortak bi şehirde!

16 Ocak 2012 Pazartesi

Ben bi düşünüp geleyim

     Biraz daha yazı yazmazsam blogumun da kapanabileceği korkusu düştü içime.Çünkü sevgili hotmailim kapanmış tahminim şu ki ilgisizlikten kapanmış en son okuyamadığım bi sayı yazıyordu mail kutusunda sanırım o yüzden kapandı.Ablam şimdi onu açmaya çalışıyor bakalım 24 saat içinde açılabilirmiş belki.Sonra ne yazayım bilemiyorum alışamadım bilgisayar başında iş yapmaya gerçekten zorluyorum ama pek olmuyor.Okul falan filan tatil oldu işte evdeyim kitap falan okuyorum.Cuma da karne alacağım.Çok sıkıcıyım lan! Yazamıyorum bildiğin ben bi düşünüp geri geleyim bence...