6 Mayıs 2012 Pazar

Mrs. Dollaway çıkmayacak buradan


Saat 7. Geç kaldım, bütün gün gezip durdum, gene ders çalışmadım. Rahatsızım. Neyse, başlarsam devamı gelir hani ama gelmiyor. Volkanizma, deprem of kafam. Akşam da ablam gidiyor. Sonunda yalnız kalıyorum. Oda da kirli şimdi nasıl temizleyeceğim? Canım çalışmak istemiyor, gözlerim dolu dolu. Kayaçlar...Hayır neden aramadı ki? Ya artık böyle olursa diye korkuyorum. Arasam mı? Hasta ama aramayayım ya uyuyorsa. Ya hasta değilse. Ne saçmaladın hasta ya işte sesi çıkmıyor. Olsun neden konuşamıyoruz. Konuşalım artık 2 hafta oldu. Çok özledim. Böyle olunca aklım takılıyor. Akarsuların oluşturduğu şekiller...Bundan sonra ne çalışsam? İngilizce mi Türkçe mi? Neden deneme sınavına giriyorum ki. Yarın sabah kim kalkacak o saatte. Sınavdan sonra takım arkadaşlarımla buluşmak zorundayım. Neden buna mecburum? İstemiyorum. Beni yalnız bıraksınlar. Yok yok bırakmasınlar. Bırakmasın arasam mı? Haydut nerede? Onu mu arasam? Belki derstedir. Mesajlarıma cevap vermedi demek ki meşgul. Burada olsaydı iyiydi. Bu kadar şizofrenik olmazdım sanırım. Aramalı mıyım? İyileştikten sonra da böyle devam etmez değil mi? Korkuyorum hem de çok korkuyorum. 2 haftadır konuşmadık. Her gün konuşurduk. Of hayır ders çalışmalıyım. Akarsularda aşındırma. Bunların hepsi mi çıkacak ki sınavda?! Çok gerginim. Yarınki sınava girmesem keşke. Bacağım falan kırılsa. Çok ödev var. Peki ya biz ne zaman konuşacağız? Annem geliyor. Ablamın ne yüksek sesi var öyle sanki mikrofon yutmuş gibi! Aidiyet problemim yeniden geliverdi. Salonda ders çalışmak çok tuhaf. Çünkü buradaki renkler beni deli ediyor. Her şey krem rengi olmak zorunda mıydı ki? Üstelik avizeler de koltuklara hiç uymuyor. Neden gidip her şeyi kendi başına alır ki bu kadın? Çok boş birkaç biblo olsa. Sevmiyorlar bibloları. Ben de aksi gibi çok seviyorum kedili olanları ve Afrikalı anneleri özellikle. Maskeleri de severim. Kocaman bir maske alıp karşımda bana boş boş şampanya rengi suratıyla bakan hastalıklı duvara assam ne de güzel olur. Ama istemezler ki. Bir de mum gerek. Kilo aldım gene. O kadar rejim yaptım, hala da yapıyorum ama son 1 hafta çok yedim. Birazdan gidip kusacağım sanırım. Diş fırçamı mı kullanmalıyım kusabilmek için yoksa parmaklarımı mı? Bilmiyorum. Evdekiler anlar mı kustuğumu? Anlamamalılar. Peki ya biz artık konuşamazsak nolur ? Hayır hayır sadece bu seferlik böyle. Hasta çünkü. İyileşsin, eskisi gibi olacak. Düzenimin bozulmasından nefret ediyorum. Eski düzenimize döneriz ama. O iyileşir, gene gezmeye başlar, yoldayken de beni arar. Çok özledim onu. Bomboş kaldım. Sıkıldım. Olmadı. Bağırmasını bile özledim. Hasta olmayan sesini istiyorum. Haydut neden mesaj atmadı? Peki ya Gözde neden cevap vermedi? Biz bu gün bisikletimi yaptıracaktık ama o da olmadı. Yer altı sularının oluşturduğu şekiller. Aklımdan geçenlerin aynısını yazsam nasıl olur? Değişik olur. Bilinç akışının en saçma örneği olur belki. Virginia seni de özledim. Yazayım o zaman. Nur'a gönderirim, düzeltir. Ne düşünür acaba okuyunca? Biraz saçma mı oldu? Ne kadar mantıklı olabilirdi ki? Mrs.Dollaway çıkmayacak tabii ki ilk yazıdan.

4 Mayıs 2012 Cuma

Cinayet

Kocaman bir özür ile başlamak istiyorum.Yaptığım tüm imla hataları için. Her ne kadar ''yanılmaktan yanlış'' diye diye yazıyor da olsa o ''de/da''lar gidiyor arada.Bu yüzden de Nur kendi derisini parçalayacak düzeye geliyor. Kıyamam ben ona! İmla belalım zaten.Testlerde de yapamam. Ne noktalama ne imla...Halbuki yazar olacağım diye o kadar para verip aldığın iki bin bilmem kaç sayfalık Türkçe sözlüğe ayıp derler.Sen önce bir imla öğren de gel derler.Desinler de zaten.Ah Nur da olmasa ben cinayet işlemeye devam edecektim! Dikkatsizliğime ver , Nur bundan sonra daha dikkatli olacağım.Olmasam da artık sen düzelteceksin hataları falan yani kaçış yok.